SÖZLEŞMENİN YORUMUNDA GERÇEK İRADENİN TESPİTİ
Journal Title: İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi - Year 2017, Vol 8, Issue 1
Abstract
Sözleşme hukukunun önemli alanlarından birini oluşturan sözleşme yorumunun amacı, tarafların gerçek iradesinin tespitidir. Bu tespitin nasıl yapılacağının ele alındığı çalışma konumuzda temelde iki soruya cevap aranmaya çalışılacaktır. Bunlardan ilki, gerçek irade ile iç irade mi kastedilmektedir? İkincisi ise, sözleşme yorumunda birbiri karşısında yer alan ve aralarında öncelik – sonralık ilişkisi bulunan iki yorum türü (subjektif-objektif) söz konusu mudur? Bu sorular bağlamında kanaatimizce, sözleşme tarafları birbirlerini fiilen doğru olarak anlamışlarsa, sözleşme zaten tarafların gerçek iradesi üzerinden kurulmuştur ve ayrıca sözleşmenin yorumuna da ihtiyaç yoktur. Ama taraflar birbirlerini fiilen doğru anlamamışlarsa, yani birbirlerinin gerçek iradesini bilmiyorsa, bu durumda da makul ve dürüst üçüncü kişinin bakış açısı ile güven teorisine göre yorum yapılacaktır. Ancak iki durumda güven teorisi uygulanmayacaktır. Bunlardan ilki, muhatabın beyan sahibinin gerçek iradesini bildiği durumdur. Daha doğru bir anlatımla, muhatap beyan sahibinin gerçek iradesini bilmesine rağmen, objektif yorum kendi çıkarına uygun düştüğü için, buna dayandığı durumdur. Bu noktada beyan sahibi karşı tarafın yani muhatabın, kendisinin gerçek iradesini bildiğini ispat etmesi gerecektir. Zira sözleşme taraflarının gerçek yani fiili iradesi ispat edilebilirse, zaten yoruma gerek kalmayacak, sözleşme gerçek iradelere göre kurulmuş olacaktır. İkinci durumda ise, muhatap beyan sahibinin gerçek iradesini bilmemekle birlikte, somut durumun bütün şartları göz önüne alındığında, gerekli özeni gösterseydi beyan sahibinin gerçek iradesini bilecek veya bilebilecek idiyse, bu durumda da güven teorisi uygulanmayacaktır. Bu durumda da yine beyan sahibi, muhatabın gerekli özeni gösterseydi, gerçek iradesini bilecek veya bilebilecek durumda olduğunu ispat etmesi gerecektir. Ancak beyan sahibi bu hususları ispatlayamazsa, bu takdirde güven teorisine göre objektif yorum yapılarak tarafların farazi iradesine ulaşılmaya çalışılacaktır. Böylelikle kanaatimizce gerçek irade ile güven prensibine göre tespit edilen farazi irade veya objektif veya subjektif yorum arasında varsayılan fark, hangi açıklama ve durumların ispat edilebilir olduğuna indirgenmiş olmaktadır. Böylelikle kanaatimizce burada belirleyici olan yorum metodundan ziyade, hangi açıklama ve durumların ispat edilmiş ve edilebilir olduğudur.
Authors and Affiliations
Nurcihan DALCI ÖZDOĞAN
HUKUK USULÜNE DAİR LA HAYE SÖZLEŞMESİ KAPSAMINDA YABANCI TÜZEL KİŞİLERİN TEMİNAT YÜKÜMLÜLÜĞÜNDEN MUAFİYETİ
Article 17 of the Hague Convention of 1 March 1954 on Civil Procedure provides that no security, bond or deposit of any kind may be imposed by reason of their foreign nationality, or of lack of domicile or residence in t...
DOĞAL ÇEVRE FELAKETLERİNİN SUÇA ETKİSİ
Doğal çevrenin değişik zamanlarda maruz kaldığı felaketler, binlerce/milyonlarca canlının ölmesine ve/veya yaralanmasına neden olurken beraberinde yaşam ortamlarında bulunan her türlü yapı/yapılara geçici/sürekli tahriba...
KOLLUĞUN SİVİL GÖZETİMİ
Sivil gözetim, gelişmiş Batı ülkelerinde yarım yüzyıl geçmişi olan Türkiye için ise görece yeni bir kavramdır. Türkiye, Avrupa birliği (AB) üyelik sürecinde yerine getirmesi gereken siyasi kriterler çerçevesinde, temel h...
CEZA YARGILAMASINDA MAĞDURUN BEYANI VE DELİL DEĞERİ
Ceza muhakemesi hukukumuzda, serbest delil ve serbest değerlendirme sistemleri benimsenmiştir. Bu nedenle hukuka uygun olarak elde edilmiş her türlü delilin ispat unsuru olarak değerlendirilebilmesi ve hâkimin vicdani ka...
ROMA HUKUKU’NDA ALIM SATIM AKDİNE BAĞLI PACTUMLAR
Roma Hukuku’nda, önceleri dava ile korunmayan ve bunu karşılamak üzere, çıplak anlaşmalar anlamına gelecek şekilde pacta nuda olarak adlandırılan pactumlar, zaman içerisinde ius civile tarafından, praetor faaliyetleri ve...