10.18505/cuid.535105

Journal Title: Cumhuriyet İlahiyat Dergisi - Year 2019, Vol 23, Issue 1

Abstract

Hz. Muhammed’e duyulan sevginin yansıması olarak birçok mevlid yazılmıştır. Süleyman Çelebi’nin (ö. 825/1422) Vesiletü’n-necât’ı, Türk edebiyatında bu türün kurucu eseri olarak kabul edilmiştir. Vesiletü’n-necât’ın etkisi asırlarca devam etmiş, bu saikle birçok mevlid yazılmıştır. Bunlardan biri de Enverî Erzincanî’nin Mevlûd-i Şerif (Sümbül-i Gülzâr-ı Kelâm-ı Kadîm) adlı eseridir. Edebî gelenekte mevlidler, genellikle mesnevi nazım biçimiyle yazılırken Mevlûd-i Şerif, kaside şeklinde telif edilmiştir. Eser, bu yönüyle diğer mevlidler arasında bir istisna olarak değerlendirilebilir. Eserin dikkat çeken başka bir yönü de XV-XVI. yüzyılda yazıldığı tahmin edilen Nasibî Mevlidi’nde geçen iki hikâye arasındaki ayniyete yakın bir benzerliğin bulunmasıdır. Mevlûd-i Şerif hakkında şu ana kadar akademik bir çalışma yapılmamış. Mevlûd-i Şerif hakkında bilgi veren kaynaklarda, biri Çorum Hasanpaşa Yazma Eserler Kütüphanesinde, diğeri Kastamonu Yazma Eserler Kütüphanesinde bulunan iki nüshasından söz edilmiştir. Yapılan incelemeler sonucunda Kastamonu’daki nüshanın aslında Vesiletü’n-necât’ın başka bir nüshası olduğu anlaşılmıştır. Yapılan araştırmalarla Mevlûd-i Şerif’in başka bir nüshası, yine Çorum Hasanpaşa Yazma Eserler Kütüphanesinde bulunmuştur. Mevlûd-i Şerîf’in 142 olan beyit sayısı, ikinci nüshanın bulunmasıyla 202’ye çıkmıştır. XVII. ya da XVIII. yüzyılda yazıldığı tahmin edilen eserin müellifi hakkında bir bilgi bulunamamıştır. Bu çalışmada Mevlûd-i Şerîf ve müellifi tanıtıldıktan sonra Vesiletü’n-necat’la karşılaştırılmış ve iki nüsha karşılaştırılarak mevlidin tenkitli metni neşredilmiştir. Özet: Doğum, doğum zamanı ve doğum yeri anlamına gelen mevlid terimi, edebiyatımızda Hz. Peygamber’in doğumu, mucizeleri ve vefatı gibi dönemleri ve olayların anlatıldığı eserleri tanımlamak için kullanılmıştır. Hz. Peygamber’in yanı sıra çokça Hz. Ali ve Fatma, nadiren bir mürşidin hayatını anlatan mevlidler de yazılmıştır. İlk örnekleri Arap edebiyatında görülen bu türün müellifleri arasında İbnü Dihyeti’l-Kelbî (ö. 633/1235), Muhammed el-Azefî (ö. 633/1236) ile Cafer b. Hasan el-Berzencî (ö. 1177/1764); İran edebiyatında Muhammed b. Mesûd el-Kâzerûnî (ö. 758/1356) ile Sûzenî (ö. 569/1173) sayılabilir. Mevlidle ilgili kutlamalar, ilk defa Fatimiler zamanında tören formuna dönüşmüştür. Hz. Peygamber’in dışında Fatimilerde, Mevlid-i Ali, Mevlid-i Hasan, Mevlid-i Hüseyin ve Mevlid-i Fatma törenleri de yapılmıştır. Günümüzdeki şekliyle ilk mevlid merasimi, Muzafferiddün Gökbörü (ö. 630/1233) zamanında görülmüştür. Türk edebiyatındaki ilk mevlid metninin hangisi olduğu hakkında farklı fikirler ileri sürülmüş olsa da Süleyman Çelebi’nin Vesîletü’n-necât’ı bu türün tanınmasında ve sevilmesinde öncü eser olarak kabul edilmiştir. Vesiletü’n-necât’ın tesiriyle birçok mevlid yazılmıştır. Bunların büyük bir kısmının muhteva ve motiflerinin Vesiletü’n-necât’a benzetilmesi, onun bu türün içindeki önemini gösteren kuvvetli bir işaret olarak telakki edilmiştir. Vesiletü’n-necât’ın Arapça, Çerkezce, Rumca, Kürtçe, Tatarca, Sevâhil dili, İngilizce, Almanca, Arnavutça, Boşnakça... gibi dillere tercüme edilmesi, onun etki alanın genişliğini ortaya koyan bir unsur olarak görülmüştür. Türk edebiyatında 200 kadar mevlidin yazıldığı tahmin edilmekle beraber yeni çalışmalarla bu sayı daha da artmaktadır. Bu mevlidlerden biri de Enverî-i Erzincanî’nin Mevlûd-i Şerîf adlı eseridir. İlk kez bu eserin varlığından haberdar eden araştırmacılar Ethem Erkoç ile Mehmet Fatih Köksal’dır. Her iki araştırmacı eserin 142 beyit olduğunu ve Çorum Hasanpaşa Yazma Eserler Kütüphanesinde bulunan tek nüshasından söz etmiştir. Köksal, Mevlid-nâme adlı eserinde, eserin ikinci nüshasının bulunduğunu belirtmişse de ikinci nüshası olarak bilinen Kastamonu nüshası, aslında Vesiletü’n-necat’ın bir nüshasıdır. Yaptığımız araştırmada Mevlûd-i Şerîf’in yine Çorum Hasanpaşa Yazma Eserler Kütüphanesinde kayıtlı daha hacimli başka bir nüshası tespit edilmiştir. Milli Kütüphane ve Çorum Hasanpaşa Yazma Eserler Kütüphanesi kataloglarında bu mevlidin Farsça olduğu bilgisi verilmiş olsa da metnin ilk on iki beytinin Farsça olması, bu yanlışın nedeni olabilir. Türk edebiyatında Enverî mahlasını kullanan birçok şair bulunmasına rağmen tezkireler ve diğer biyografik kaynaklarda mevlid yazan, Erzincanlı olan ve Enverî mahlasını kullanan başka bir şaire rastlanmamıştır. Şairin seyyid olduğu anlaşılmıştır. Mevlidin beş yerinde yazarın adı ya da mahlası zikredilmiştir. Eserinden, şairin Erzincanlı olduğu ve şu an için bir mevlidinin olduğu bilgisine ulaşılmıştır. Enverî, bir mevlid şairine göre iddialı bir üslubu benimsemiştir. Şair, Farsça yazmayı övünç vesilesi yapmış, bundan dolayı kendini, bu alanda en iyi Farsça bilen kişi olarak tanıtmış, saf karakteri ve hikmetli şiiriyle övünmüştür. Eser, nüshaların başlıklarında “Mevlûd-i Şerîf /Sünbül-i Gülzâr-ı Kelâm-ı Kadîm” olarak adlandırılmıştır. Bundan dolayı eseri, çift isimli bir mevlid olarak değerlendirmek daha uygun görünmektedir. Nüshalarda eserin telif tarihiyle ilgili bir kayıt belirtilmemiştir. Daha kısa olan ve eksik olduğu intibaını uyandıran H2 nüshasına göre eser, 1249/1833 yılında istinsah edilmiştir. Dil ve üslup özelliklerinden dolayı Mevlid’in XVII. ya da XVIII. yüzyılda yazıldığı söylenebilir. Mevlid geleneğinde genellikle mesnevi nazım biçimi tercih edilmiştir. Çok nadir görülse de farklı nazım biçimleriyle oluşturulan mevlidler de yazılmıştır. Şimdilik iki tane olan bu eserlerden biri, Çizmeci-zâde Vehbî’nin Vesiletü’n-necât’ın bazı beyitlerini tesdis ettiği mevlididir. Diğeri ise Enverî-i Erzincanî’nin Mevlûd-i Şerîf’idir. Mevlûd-i Şerîf, sonradan ilave edildiğini tahmin ettiğimiz 48 beyitlik iki hikâye dışında bütünüyle kaside nazım biçimiyle yazılmıştır. 202 beyit olan eserin Farsça bir tevhidle başlatılması ve kaside şekliyle yazılması bakımından eser, Vesiletü’n-necât ve diğer mevlidlerden ayrılmıştır. Mevlûd-i Şerîf kısa mevlidlerden biridir. Mevlûd-i Şerîf’in beyit sayısının az olmasından dolayı Vesiletü’n-necât’ta ayrıntılı olarak anlatılan konulara ya değinilmemiş ya da bunlar özetlenerek verilmiştir. Eserde, çoğu mevlidde bulunan temel iki bölüm anlatılmıştır: Hz. Peygamber’in doğumu ve Mi’raç mucizesi. Mevlûd-i Şerîf’in dikkat çekici bir hususiyeti, anlattığı iki hikâyenin Nasîbî Mevlidi’ndeki (XV-XVI. yüzyıl) hikâyelerle aynı olmasıdır. Birinci hikâyede, Bağdat’ta yaşayan Yahudi bir karı-kocanın mevlide saygılarından dolayı Müslüman olmaları anlatılmıştır. İkincisinde ise Ali adında bir gencin annesinden kalan bir flori ile mevlid okutması ve imanla vefat etmesi anlatılmıştır. Şaşırtıcı orandaki bu benzerlik, her iki mevlidde anlatılan hikâyelerin muhteva ve ifade biçimlerinde de görülür. Mukayese edilen hikâyelerin nerdeyse aynı olması, etkilenmeden çok taklit etme, alıntılama ya da müstensihin tasarrufu ihtimallerini düşündürmüştür. Kronolojik zaman hesaba katıldığında Mevlûd-i Şerif’teki alıntılamaları, bir müstensihin ilavesi olarak kabul etmek daha muhtemel görünüyor. Mevlûd-i Şerif’teki hikâyelerin ana bölümlerden sonra yazılması, cetvellerdeki çizgi farklılıkları hikâyelerin sonradan eklendiği izlenimini daha da kuvvetlendirmiştir.

Authors and Affiliations

Keywords

Related Articles

Abdestte Çoraplar Üzerine Meshin Hükmü

Çorap üzerine mesh konusu abdestte mestler üzerine mesh konusunun bir parçasıdır. Abdestte ayakların yıkanması veya mesh edilmesi Kur’an ayetleri üzerinden yürütülen ve rivayetlerle desteklenen bir ihtilaf alanıdır. Abde...

II. Meşrutiyet Döneminde Çocuklar İçin Yazılmış ʻAmelî İlmiḥal (1328) Ders Kitabının Din Eğitimi Açısından Değerlendirilmesi

II. Meşrutiyet dönemi birçok alanda yenilenmenin yaşandığı bir zaman dilimidir. Siyasal, sosyal ve eğitsel alanda görülen değişmeler din eğitimine de yansımıştır. Bunun örneklerinden bir tanesi olan Ameli İlmihal ders ki...

Yahudilik’te ‘Tikkun Olam: Dünyayı Tamir Etme’ Kavramı Üzerine Bir Araştırma

İbranice bir terkip olan tikkun olam, dünyayı tamir etmek, onarmak ya da iyileştirmek gibi anlamlara gelmektedir. Günümüzde bu ifade, özellikle Amerikan liberal Yahudi kanat tarafından aktivizm, siyasi katılım ve sosyal...

10.18505/cuid.535105

Hz. Muhammed’e duyulan sevginin yansıması olarak birçok mevlid yazılmıştır. Süleyman Çelebi’nin (ö. 825/1422) Vesiletü’n-necât’ı, Türk edebiyatında bu türün kurucu eseri olarak kabul edilmiştir. Vesiletü’n-necât’ın etkis...

Mehmed Saîd’in Kasîde-i Hamriyye Şerhi: Tarab-engîz

Mutasavvıf şair İbn-i Fârız’ın şarap üzerinden ilahî aşkı anlattığı Kasîde-i Hamriyye isimli eseri İslam dünyasında büyük rağbet görmüş; müteaddit defa Arapça, Farsça ve Türkçeye çevirisi yapılmıştır. Dâvûd-ı Kayserî (ö....

Download PDF file
  • EP ID EP614794
  • DOI 10.18505/cuid.534998
  • Views 91
  • Downloads 0

How To Cite

(2019). 10.18505/cuid.535105. Cumhuriyet İlahiyat Dergisi, 23(1), 461-495. https://europub.co.uk/articles/-A-614794