İslâm Hukukunda Kamu Otoritesinin Çok Eşliliği Sınırlandırması
Journal Title: Cumhuriyet İlahiyat Dergisi - Year 2019, Vol 23, Issue 1
Abstract
Çok eşlilik (polijini/teaddüd-i zevcât), yani erkeğin aynı anda birden fazla kadınla evlenmesi insanlık tarihinde bilinen ve uygulanan bir olgudur. İslâm hukuku da belirli şartların ve gerekçelerin bulunması halinde çok eşlilik kurumunu bir ruhsat hükmü (yedek hüküm) olarak kabul etmiş ve bunun sayısını dört ile sınırlandırmıştır. İslâm hukukunda çok eşlilik, bir ruhsat hükmü olarak mubah kılınmış olmakla birlikte her erkeğin keyfine göre kullanabileceği mutlak bir hak da değildir. Nitekim İslâm hukukunda çok eşliliğin meşruiyeti, “adaletin gözetilmesi” ve “nafakanın temin edilmesi” olmak üzere iki temel şartın bulunmasına bağlanmıştır. Ancak bu şartların gözetilmesinin erkeklerin takdir ve insafına/inisafiyetifine bırakılması, uygulamada çok eşlilik hakkının istismar edilmesine ve önceki ilk eşin/karının mağdur olmasına sebep olmaktadır. Bu yüzden tarihi süreçte zaman zaman bu hakkın kullanılmasının sınırlandırılması gündeme gelmiştir. İslâm hukuk tarihinde, dolaylı da olsa çok eşliliğin sınırlandırılması ile ilgili ilk resmi/hukukî düzenlemeler ise Osmanlı’nın son dönemlerinde hazırlanan 1917 tarihli Hukuk-ı Aile Kararnamesi ile yapılmıştır. Son dönem İslâm hukukçuları arasında ise İslâm hukukunda çok eşliliğin kamu otoritesi tarafından sınırlandırılmasının cevazı tartışılmaya devam etmektedir. Günümüz İslâm ülkeleri medeni kanunları ise bu konuda farklı düzenlemeler içermektedir. Bu makalede, İslâm aile hukukunda çok eşliliğin kamu otoritesi tarafından sınırlandırılması üzerinde durulacaktır. Özet: Çok eşlilik (polijini/teaddüd-i zevcât), yani erkeğin aynı anda birden fazla kadınla evlenmesi insanlık tarihinde bilinen ve uygulanan bir kurumdur. İslâm hukuku da belirli şartların ve gerekçelerin bulunması halinde çok eşlilik kurumunu bir ruhsat hükmü olarak kabul etmiş ve bunun sayısını dört ile sınırlandırmıştır. Nitekim Kur’an’da yer alan ilgili naslar (en-Nisa 4/3 129) ve Hz. Peygamber’in bizzat kendi uygulaması (el-Ahzab 33/50, 51, 59; et-Tahrim 66/3-5), İslâm hukukunda erkeğin aynı anda birden fazla (en fazla dörde kadar) kadınla evlenmesinin mubah/meşru olduğunu göstermektedir. İslâm hukukunda çok eşlilik, hukuken meşru (mubah) olmakla birlikte her erkeğin keyfine göre kullanabileceği mutlak bir hak da değildir. Nitekim ilgili naslar incelendiğinde İslâm hukukunda çok eşliliğin mubah/meşru olabilmesinin; “eşler arasında adaleti gözetmek” ve “eşlerin nafakasını temin etmeye güç yetirebilmek” olmak üzere iki temel şarta bağlandığı görülmektedir. Diğer taraftan İslâm hukukunda çok eşliliğe ruhsat/izin veren bazı istisnai özel durumlar (şartlar/sebepler) da söz konusu olabilmektedir. Örneğin toplumda kadın nüfusunun erkek nüfusundan çok fazla olması veya kadının sürekli (müzmin) hasta olmasından dolayı ailevi görevlerini yerine getirememesi, vs. gibi durumlarda İslâm hukukunda çok eşliliğe ruhsat/izin verilmektedir. Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere İslâm hukukunda çok eşlilik, evlenme ehliyetine sahip olan her erkeğin uygulaması gereken bir emir veya (zorunlu) aslî bir hüküm (azimet) değildir. Aksine belirli şartların ve gerekçelerin bulunması halinde meşru kılınmış istisnâî bir ruhsat hükmüdür Buna göre; İslâm hukukunda çok eşlilik, bireysel ve toplumsal bazı ihtiyaç ve zaruretler çerçevesinde karşılıklı rızaya dayalı olarak mubah kılınmış ahlakî ve hukukî bir kurum olmaktadır. Dolayısıyla erkekler, mevcut eşlerinin üzerine ikinci bir kadın ile evlenmek zorunda olmadıkları gibi, kadınların da ikinci bir eş olarak evli bir erkek ile evlenmeye hayır deme hakları vardır. İlgili naslarda/ayetlerde ve doktrinde yer alan şartlar ve gerekçeler birlikte değerlendirildiğinde İslâm hukukunda çok eşliliğin meşru olabilmesi için şu üç temel şartın bulunması gerektiğini söylemek mümkündür: 1) Eşler arasında adalete riayet etmek, 2) Eşlerin nafakasını temin edebilecek yeterli mali güce/imkâna sahip olmak, 3) Ferdi veya toplumsal ihtiyaç veya zaruretin bulunması. Şu halde İslâm hukukunda belirli şartlar ve gerekçeler çerçevesinde meşru kılınan çok eşlilik hakkının istismar edilmemesi için yukarıda sayılan şartlara riayet edilmesi gerekmektedir. Aksi halde İslâm’ın belirli şartlar ve gerekçelerden dolayı meşru kıldığı çok eşliliğin, birey, aile ve toplum açısından bazı sıkıntılara, huzursuzluklara ve haksızlıklara sebep olması mümkündür. Dolayısıyla belirli şartlar ve gerekçeler çerçevesinde İslâm hukukunun kabul ettiği çok eşlilik, bireysel ve toplumsal maslahatın giderilmesine yönelik ahlakî ve hukukî bir kurum olmaktadır. İslâm hukukunda çok eşliliğin meşruiyeti, belirli şartların ve bazı özel durumların bulunmasına bağlı olmakla birlikte uygulamada buna riayet edilmediği de bilinen bir gerçektir. Bu yüzden uygulamada çok eşlilik hakkı istismar edilmeye açık bir konudur. Bundan dolayıdır tarihi süreçte çok eşliliğin kamu otoritesi tarafından sınırlandırılması gündeme gelmiştir. Günümüz İslam hukukçuları arasında da çok eşliliğin kamu otoritesi tarafından denetlenmesi ve/ya sınırlandırılması tartışılmaya devam etmektedir. Geçmişte bu hakkın kullanılmasının denetiminin nispeten toplum (sosyal çevre) tarafından yapıldığını söylemek mümkündür. Ancak günümüzde toplum denetim mekanizmasını icra edemediği için bu görevin toplum adına devlet (kamu otoritesi) tarafından yapılması gündeme gelmektedir. Çok eşliliğin kamu otoritesi tarafından denetlenmesi veya sınırlandırılma ile ilgili son dönem İslâm hukukçuları arasında; bunun caiz olduğunu “kabul edenler” ve “kabul etmeyenler” şeklinde iki yaklaşım bulunmaktadır. Kamu otoritesinin çok eşliliğe müdahalesinin caiz olduğunu kabul eden İslâm hukukçuları görüşlerini iki açıdan temellendirmektedirler: Birincisi, çok eşliliğin mubah olması ve kamu otoritesinin mubahı sınırlandırma hak ve yetkisinin bulunmasıdır. İkincisi ise, çok eşliliğin Kur’an ayetlerinde, “kocanın eşleri arasında adaleti gözetmesi” ve “kocanın eşlerinin nafakasını temin etme gücüne sahip olması” şartları ile kayıtlı olması ve bu şartların bulunup bulunmadığının kamu otoritesinin denetimine tabi tutulmasının Şâri’in çok eşliliği teşri kılma maksadına ve toplumun maslahatına daha uygun olmasıdır. Kamu otoritesinin çok eşliliğe müdahalesinin caiz olduğunu kabul etmeyen İslâm hukukçuları da görüşlerini iki açıdan temellendirmektedirler: Birincisi İslâm hukukunda çok eşlilik, naslarla/ayetlerle sabit meşru bir haktır ve bunun kamu otoritesi tarafından yasaklanabileceğine veya sınırlandırılabileceğine dair kesin bir delil yoktur. İkincisi ise Şâri’in meşru (mubah/hukuken serbest) kıldığı bir hakkı yasaklamak veya sınırlandırmak naslara/ayetlere aykırıdır. Yukarıdaki görüşlerden kamu otoritesinin çok eşliliği sınırlandırmasının caiz olduğunu kabul eden görüşün günümüz açısından daha isabetli olduğunu söylemek mümkündür. Şöyle ki ilgili naslarda çok eşlilik, “kocanın eşleri arasında adaleti gözetmesi” ve “kocanın eşlerinin nafakasını temin etme gücüne/imkânına sahip olması” olmak üzere iki temel şarta bağlanmıştır. Dolayısıyla bu şartların bulunup bulunmadığının kamu otoritesinin denetimine tabi tutulması Şâri’in çok eşliliği teşri kılma maksadına ve toplumsal maslahata daha uygundur. Nitekim 1917 tarihli Osmanlı Hukuk-ı Aile Kararnamesi kadına/karıya, nikah akdi esnasında kocasının üzerine ikinci bir kadınla evlenmemesini şart koşma hakkını vererek kocanın aynı anda birden fazla kadınla evlenme hakkını dolaylı da olsa sınırlandırmıştır. Yine 1917 tarihli Hukuk-i Aile Kararnamesi’nin yürürlükten kaldırılmasından sonra hazırlanan, ancak yürürlüğe girmeyen 1924 tarihli Hukuk-ı Aile Kararnamesi Tasarısında da çok eşlilik uygulamasının hâkimin iznine bağlanması teklif edilmiştir. Günümüz İslâm ülkelerinde ise, çok eşliliği “tamamen yasaklayan”, “serbest bırakan” ve “şartların bulunup bulunmadığını denetleme hakkını mahkemeye veren” olmak üzere üç farklı uygulama bulunmaktadır. Bu ülkelerden Fas, Cezayir, Irak, Suriye, Endenozya, Malezya, (Pakistan) gibi ülkelerde çok eşliliğin (hukuken) geçerliliği yargının izni ve denetimine bağlıdır. Yargı denetimini kabul eden bu ülkelerden bazıları sadece adalet şartının, bazıları adalet ve nafaka şartının, bazıları ise adalet, nafaka ve meşru bir maslahat/gerekçe şartının bulunup bulunmadığının denetimini yargıya vermiştir. Özetle söylemek gerekirse, ilgili ayetin hükmü gereğince şartları dâhilinde İslâm hukukunda çok eşlilik mubahtır. Bununla birlikte “zararın giderilmesi” ve “kamu yararının gerekli kılması” halinde İslâm hukukunda kamu otoritesinin mubahı (hukukî serbest alanı) sınırlandırma hak ve yetkisi bulunmaktadır. Diğer taraftan İslam hukukunda kamu otoritesinin toplumun ihtiyaçlarını karşılayan ve çağın maslahatına/şartlarına uygun düşen mevcut ictihadlardan birini tercih ederek kanun haline getirme hak ve yetkisi de vardır. Buna göre kamu otoritesi çok eşlilik hakkının kullanılmasını hâkimin iznine bağlayan kanuni bir düzenleme yaptığında bu düzenleme dinen/şer’an ve hukuken/kazaen toplumu bağlayıcı olmaktadır. Dolayısıyla böyle bir hukuki düzenlemenin yapılması halinde kamu otoritesinin, gerekli inceleme ve araştırmayı yaptıktan sonra, şartları uygun olan erkeklerin çok eşlilik yapmasına izin vermesi, şartları uygun olmayanlara ise izin vermemesi mümkündür. Nitekim günümüzde birçok İslâm ülkesi Aile Hukuku Kanunu da bu tür düzenlemelere yer vermiştir. Burada şu hususu da özellikle belirtmekte fayda var; toplumda kadın-erkek nüfusunun aşırı orantısız olduğu dönemlerde, toplumsal maslahat açısından bir erkeğin aynı anda birden fazla (en fazla dörde kadar) kadınla evlenmesinde ihtiyaç ve zaruret de bulunabilir. Böyle bir durumda kamu otoritesinin, şartlarını taşıyan erkeklerin birden fazla kadınla evlenmesini teşvik etmesi, hatta yerine göre zorunlu kılması da mümkündür.
İlkokul Öğrencilerinin Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi ile Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenine İlişkin Metaforları
Bu araştırmada, ilkokul 4. sınıf öğrencilerinin Din Kültür ve Ahlak Bilgisi dersine ve bu dersin öğretmenine ilişkin algılarını metaforlar aracılığıyla incelemek amaçlanmıştır. Bu çalışmada nitel araştırma desenlerinden...
Emevîlerde Haccâc b. Yûsuf Döneminden İtibaren Mevâlîden Cizye Alınması ve Arka Planı
Emevî Devleti kendi medeniyet havzasında ve Batı’da farklı boyutlarıyla çokça eleştirilmiştir. Aslında bu normal bir durumdur. Çünkü devlet tecrübesi olmayan Hicaz Arapları kısa sürede çok uluslu ve kültürlü bir devlete...
A General Look at the Islamic and Islamic Philosophy Studies in the USA
Islamic studies in the United States of America is a dense, productive, and globally acclaimed field because of the numerous academic opportunities and international publications in many languages, especially English. Ho...
Kur’ân’da Hitabın Geçişliliğinin İmkânı
Kur’ân’da bir kişiye veya gruba yapılmış hitapların diğer kişiler veya gruplar için örtük mesajlar taşıması, klasik tefsir literatürü açısından mümkündür. Modern dönemde ortaya çıkan bazı yaklaşımlara göre ise hitabın ne...
Mehmed Saîd’in Kasîde-i Hamriyye Şerhi: Tarab-engîz
Mutasavvıf şair İbn-i Fârız’ın şarap üzerinden ilahî aşkı anlattığı Kasîde-i Hamriyye isimli eseri İslam dünyasında büyük rağbet görmüş; müteaddit defa Arapça, Farsça ve Türkçeye çevirisi yapılmıştır. Dâvûd-ı Kayserî (ö....