İSLAMİ FEMİNİZM VE TÜRKİYE’DEKİ YANSIMALARI
Journal Title: Karatay Sosyal Araştırmalar Dergisi - Year 2020, Vol 1, Issue 4
Abstract
Batı’da Rönesans ve Reformun zihinsel mirası üzerine inşa edilen 18. yüzyıl Aydınlanma felsefesinin “birey” anlayışının bir uzantısı olarak şekillenen feminizm, ataerkil toplumsal yapı ve siyasal sistemin sebep olduğu erkek-kadın arasındaki eşitsizliği “doğal haklar” dairesinde ele alıp kamusal ve özel alanda kadın madunluğunun giderilmesini amaçlamıştır. Aydınlanma felsefesinin rasyonelleşme, sekülerleşme, bireyselleşme ideallerine müteakip dünyevi-laik bir karakterde gelişen feminizm kendi coğrafyasından farklı coğrafyalara da aynı hüviyetle yayılma eğiliminde olmuştur. Kadın olgusunu Batılılaşma projesi içinde değerlendiren birçok Batı dışı toplumda, feminist söylem ile yerel motiflerin uyumsuzluğunun yarattığı handikap bu toplumlarda eleştirel bir sorgulama sürecini başlatmıştır. 20. yüzyılın sonlarına doğru İslam toplumlarında bir kesim aydın kadının, Müslüman kadının sosyal konumunu yerleşik geleneksel kodlar ve İslam’ın ilkeleri nezdinde sorgulamaya başlamaları “İslami feminizm” şeklinde kavramlaştırılmıştır. İslami feminizm kavramı, İslam coğrafyasında birtakım tartışmalara ve görüş ayrılıklarına da sebep olmuştur. Genel anlamda İslami feminizm, İslam’ın kadına, kadın-erkek ilişkilerine, evlilik-aileye dair temel hükümlerinin patriarkal zihniyetle çarpıtılmış yorumlarına ve geleneksel kalıplarına alınmış sorgulayıcı bir tavır ve asli kaynakları hatırlatma çabası olarak değerlendirilebilir. Bu genel değerlendirmenin ötesinde İslami feminizm olarak kavramlaştırılan hareketin, Batı kökenli feminizm ile olan geçmişi İslam toplumlarında kadın olgusunun oryantalist bir dil ile ele alınmasına sebep olduğu da aşikârdır. İslami feminizmin İslam ülkelerinde gelişim sürecinin farklı tezahür etmesi, işaret edilen sorunların ve taleplerin çeşitliliği birtakım bölünmelere sebebiyet vermişse de sadece Müslüman kadınlar için değil bütün kadınlar için ortak bir söylemin oluşturulması kadim bir medeniyetin ulvi sorumluluğudur.
Authors and Affiliations
Şerife ALTIPARMAK, Hatice BUDAK
OSMANLI EKONOMİSİNİN TEMEL UNSURLARININ EKONOMİK YAKLAŞIMLAR ÇERÇEVESİNDE DEĞERLENDİRİLMESİ
Osmanlı Devleti XV. ve XVI. yüzyılda, bölgesinde ve dünyada hâkim güç iken XVII. yüzyıldan itibaren bu gücünü yitirmeye başlamıştır. Bu süreçten sonra yaklaşık üç yüz yıl varlığını sürdürmüş olan bu devletin hangi düşü...
ROMANIN TÜRK EDEBİYATINDAKİ TEMELLERİ
Altı asır boyunca geniş coğrafyada hüküm süren Türk milleti çeşitli nazım şekillerinde pek çok eser vücuda getirmiştir. Vücuda getirilen bu eserlerin çoğu mesnevi nazım şeklinde yazılmıştır. Nitekim mısralar arasında kaf...
İBN HALDÛN’UN TARİH FELSEFESİ VE TÜRK TARİHÇİLİĞİNE YANSIMALARI
İnsanlığın var olduğu andan itibaren, insanı ilgilendiren her olay tarihin konusu olmuştur. İnsanlar bir müddet sonra bu olayları nakletme ihtiyacı hissetmişlerdir. Herodotos ile başlayan tarih yazıcılığında, bilimsellik...
DOĞU-BATI ETKİLEŞİMİNDE ENDÜLÜS EMEVÎ DEVLETİ’NİN İDARİ YAPISININ GELİŞİM SÜRECİ
Orta Çağ tarihinin en önemli oluşumlarından biri olan, İberya Yarımadası’nda kurulmuş Endülüs Emevî Devleti, yaklaşık üç asır boyunca gerek siyasi gerekse de kültürel anlamda döneminin önde gelen etkin güçlerinden birini...
HURUFÂT DEFTERLERİ’NE GÖRE AKSARAY KENTİ MEDRESELERİ VE DARÜLKURRALARI
Osmanlı Devleti, XIV. yüzyılın başlarından itibaren bulunduğu coğrafyanın mirasına sahip çıkarak yaklaşık altı asır boyunca ayakta kalmıştır. Geniş bir coğrafyaya yayılmış, bünyesindeki pek çok etnik ve dini unsurları uz...