STATE-BUILDING PROCESS IN UZBEKISTAN: MANY MILES TO GO
Journal Title: Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi - Year 2018, Vol 5, Issue 3
Abstract
This study examines the developments in post-Soviet Uzbekistan in the field of state building. With the dissolution of USSR, newly independent states struggled to function as independent nation-states since the transition efforts from Communism to post-Communism created an uncharted area for the post-Soviet societies. Transition studies gained widespread attention with the democratization of Latin America and Southern Europe. However, it became evident that current transition literature which solely focuses on democratization and marketization lacks the explanatory power on transition process of post-Soviet states due to the Soviet legacy which left its marks not only in terms of democracy and economy but also on national-identity and religious affairs. Therefore, it is argued that a quadruple transition model which focuses on democratization, marketization, stateness and nationality is more appropriate to analyze the developments in post-Soviet states. In Uzbekistan, transition process was operated by Islam Karimov until 2016. Contrary to some other Central Asian countries, Uzbekistan enjoyed a more stable transition process mostly due to Karimov’s authoritarian rule. However, after more than two decades, it is difficult to consider Uzbekistan neither as a full democracy nor as a market economy. Moreover, the struggle between so-called radical Islamist groups and the government poses serious threats to the stability of the country. Lately Shavkat Mirziyoyev’s presidency following the death of Karimov created a more fertile ground for further democratization of Uzbekistan. Considering these developments, this study evaluates state-building policies of Uzbekistan in five topics regarding nation-building, democratization, marketization, religion and foreign affairs. It is argued that despite relative stability and progress, Uzbekistan is far from being an example of successful transition. GENİŞLETİLMİŞ ÖZET Arka Plan: Bir devletin mevcut siyasi ve ekonomik yapısının köklü birtakım dönüşümler geçirmesi, Siyaset Bilimi literatüründe geniş bir çalışma alanı oluşturmaktadır. 1970’ler sonrasında Latin Amerika ve Güney Avrupa’daki dönüşümlerle başlayan çalışmalar, SSCB’nin dağılması ile birlikte bağımsızlıklarını ilan eden devletlerin siyasi, iktisadi ve toplumsal alanlarda nasıl değişimler geçireceği sorusu etrafında yoğunluk kazanmıştır. Dönüşümün genellikle sorgusuz bir biçimde otoriterlikten demokrasiye ve kapalı ekonomiden market ekonomisine doğru bir seyir izleyeceği öngörülmüştür. Bu öngörünün sebebi ise 1991’in hemen sonrasında liberalizmin gerek siyasi arenada gerekse akademik camiada geri dönüşü olmayan bir zafer kazandığı inancıdır. Orta Asya’da yer alan eski Sovyet ülkeleri, bağımsızlıklarını ilan ettikleri tarihlerde Sovyet inşası devlet-toplum ilişkilerine, merkezi planlamayla şekillenmiş ekonomilere, Stalin döneminde tanımlanmış sınırlara ve yapay olarak oluşturulmuş ulusal kimliklere sahiptiler. Bu sebeple bu ülkelerin modern küresel sisteme adaptasyonunda, önceki dönüşümlerde incelenen demokratikleşme ve market ekonomisine geçiş gibi olağan başlıkların yanı sıra, çalışma alanını yeni boyutlar ekleyerek genişleten devlet inşası ve ulus inşası konuları da ön plana çıkmıştır. Çalışmanın Amacı: SSCB döneminde bölgenin merkez ülkesi olarak nitelendirilen Özbekistan hem toplumsal hem iktisadi anlamda dikkat çeken bir geçiş süreci izlemektedir. Henüz 2016 yılında sona eren çeyrek asırlık İslam Karimov yönetimi, kimi çevrelerce istikrar kaynağı olarak görülürken, bir diğer kesime göre ise demokratikleşmenin ve devletin fonksiyonel hale geçişinin önünde önemli bir engel teşkil etmiştir. Devletin ekonomik alandaki varlığını muhafaza etmesi, Özbek ekonomisinin kontrollü bir geçiş yaklaşımı adı altında kapalı bir sistem olarak kalıp kalmayacağı tartışmalarını canlı tutmuştur. Ulusal kimlik arayışının, modern bir ulus-devlet inşası gayesinden ziyade, Karimov’un kendi liderliğini ve kültünü ülkesinin toprak bütünlüğü ve meşruiyeti ile birleştirerek sürdürmek maksadıyla kullandığı bir araç olduğu yorumlarıyla sıklıkla karşılaşılmaktadır. Öte yandan, diğer Orta Asya ülkelerine kıyasla daha köklü bir yerleşik nüfus kültürüne ve İslam geçmişine sahip olan Özbekistan’da, radikal İslamcı oluşumların sıklıkla terör eylemlerine yöneldiği ve Karimov rejiminin Özbekistan İslami Hareketini en önemli ulusal tehdit unsuru olarak nitelendirdiği bilinmektedir. Bu durum, dini faaliyetlerin devlet denetiminde sürdürülmesine yol açmış ve din özgürlüğü tartışmalarını beraberinde getirmiştir. Son olarak, bölge üzerindeki büyük güçlerin rekabeti, Özbekistan’ın dış politika yapım sürecini etkilemekte ve ulusal bağımsızlık tartışmalarını gündemde tutmaktadır. Karimov döneminde Özbekistan’ın komşularıyla gergin ilişkilere sahip olduğu gözlenirken, büyük güçlerle ise daha faydacı bir ilişki biçiminin ortaya çıktığı öne sürülmektedir. Bu tartışmalar ışığında bu çalışma, Özbekistan’ının bugüne değin geçirmiş olduğu dönüşümü inceleyerek, gelecek reformlara dair kısıtlayıcı ve kolaylaştırıcı faktörleri ortaya koymayı amaçlamaktadır. Buna ilaveten, Karimov’un vefatı ile liderliği devralan Şevket Mirziyoyev’in ülkenin dönüşümü için neler vadettiği irdelenmeye çalışılmıştır. Çalışmanın Yöntemi: Bu çalışmada, Özbekistan’ın yaşadığı dönüşümü daha detaylı bir biçimde inceleyebilmek maksadıyla Taras Kuzio tarafından kavramsallaştırılan Dörtlü Geçiş Yaklaşımı’ndan faydalanılmıştır. Bu yaklaşıma göre, eski Sovyet ülkelerinin dönüşümü yalnızca demokratikleşme ve market ekonomisine geçiş ile sınırla kalmamakta, aynı zamanda devlet inşası ve ulus inşası gibi konuları da kapsamaktadır. Bu yöntem kullanılarak Özbekistan’ın dönüşümü Ulus Devlet İnşası, Demokratik Devlet İnşası, Seküler Devlet İnşası, Market Ekonomisine Geçiş gibi alt başlıklarda incelenmiş, aynı zamanda dış politika hakkında Bağımsız Devlet İnşası ve yeni bir liderliği irdeleyen Şevket Mirziyoyev Dönemi alt başlıkları da çalışmaya dahil edilmiştir. Bulgular: Çalışma neticesinde Özbekistan’ın modern devlet inşası sürecinin henüz devam etmekte olduğu görülmüştür. Devlet tarafından oluşturulmaya çalışılan üniter ulusal kimliğin önünde güçlü bir klan kimliğinin varlığını sürdürdüğü tespit edilmiştir. Karimov’un 25 yıllık iktidarının demokratik reformların yayılmasına engel olduğu, sivil toplum faaliyetleri, medya ve rekabetçi bir seçim sistemi gibi konularda ülkenin zayıf bir performans sergilediği görülmüştür. Ekonomik anlamda Karimov’un yürüttüğü kademeli geçişin, serbest piyasaya nihai geçişe imkân tanımadığı, yönetici kliğin ekonomiyi sıkı bir şekilde kontrol ettiği, pamuk üretiminin halen ülkenin temel gelir kaynaklarından biri olduğu ve bunun felaket boyutlarındaki çevresel etkilerinin giderilmediği göze çarpmaktadır. Karimov yönetiminin her türlü İslami örgütlenmeyi terör kisvesi altında sert politikalarla bastırdığı ve bunun ılımlı İslamcı kesimleri de etkilediği tespit edilmiştir. Bu durum, devlet-toplum ilişkilerinde onarılması güç yaralar açtığı gibi, radikal kesimlerin daha da radikalleşmesine ve ılımlı kesimlerin yer altına çekilmesine yol açmıştır. Özbekistan’ın modern anlamda bir devlet kimliği sergilediği en belirgin alanlardan birisi dış politika olmuştur. ABD, Rusya ve Çin gibi ülkelerle çıkarları uyuştuğu takdirde iş birliğine yanaşan Karimov, büyük güçler arasında esnek bir politika izleme imkânı bulmuştur. Öte yandan komşularıyla ilişkilerini nispeten gergin bir görünümde sürdüren Karimov, bölgesel iş birliği noktasında Özbekistan’ın öncü bir rol oynamasını engellemiştir. Sonuç: Bu çalışmadan iki önemli sonuç çıkarılabilir. Öncelikle, Özbekistan’ın dönüşümünün gerek küresel gerek yerel pek çok faktörden etkilendiği ve hem Sovyet döneminden kalan miras, hem de günümüz şartlarının oluşturduğu kısıtlamalar nedeniyle arzulanan seviyeye gelemediği ortaya konmuştur. Mirziyoyev’in, akademiye yansıyan ilk raporlar neticesinde, komşularıyla daha ılımlı ve halkına yönelik daha diyalog yanlısı bir tutum izlediği söylenebilir. Bu sebeple, demokratik dönüşüm başta olmak üzere, devletin kapasitesini arttıracak ve devlet-toplum ilişkilerini daha ideal bir görünüme kavuşturacak reformların gerçekleştirilmesi umudu sürmektedir. Diğer bir sonuç ise teorik çerçeveyle alakalıdır. Modern uluslararası sisteme adapte olmak isteyen devletlerin dönüşüm sürecini incelerken, araştırmacının ayrı ayrı başlıklardaki ilerlemeleri dikkate alır biçimde fakat nihayetinde bütüncül bir tablo ortaya koymasının gerekli olduğu ortaya çıkmaktadır. Aynı zamanda, bir teorinin varsayımları belirli bir ülkenin toplumsal dönüşümünü incelemek maksadıyla kullanılırken, o ülkeye ait yerel toplumsal şartların dikkate alınması gerekmektedir. Dönüşüm çalışmalarının geleneksel unsurları olan demokratikleşme ve market ekonomisine geçişin yanı sıra, ulusal kimlik, din ve dış ilişkiler gibi diğer faktörlerin bu sürece olumlu ve olumsuz etkilerini de tespit etmek mümkün ve gereklidir. Günümüz anlayışında modern bir ulus devletin, demokratik bir hükümet ve bir piyasa ekonomisi gerektirdiği genel kabul görmekle birlikte, Özbekistan örneği, ulusal kimliği sağlamlaştırmadan, dinin toplumsal rolünü sorunsuzlaştırmadan ve uluslararası arenada nispeten bağımsız bir rota çizmeden geçişin tamamlanmasının zaman alıcı olduğunu göstermektedir. Bu nedenle, güncel geçiş çalışmalarının sınırlarını genişletmek ve daha kapsamlı hale getirmek önerilmektedir.
Authors and Affiliations
Gürhan ÜNAL
BİREYSEL AYRILIKLAR ve TOPLUMSAL DEZAVANTAJLAR ÇERÇEVESİNDE İŞYERİNDE PSİKOLOJİK TACİZ: MOBBİNG
Çalışma hayatı, kişinin rutin yaşamının bir parçası olmakla birlikte, özellikle Türkiye gibi toplumlarda büyük bir parçası olmaktan ötürü, bireyi geniş çaplı bir boyutta etkileyen ve belirleyen nitelikler göstermektedir....
PAZARLAMA KÜLTÜRÜ VE STRATEJİ ARASINDAKİ UYUMUN İŞLETME PERFORMANSINA ETKİSİ: BATI AKDENİZ BÖLGESİ İMALAT SEKTÖRÜNDE BİR UYGULAMA
Günümüz rekabet koĢullarında pazarlama kültürüne sahip ve resmin bütününü görebilen iĢletmeler doğru strateji üretecek ve uygulayacaktır. Böylelikle etkili iĢlemler üstün performansla sonuçlanacaktır. Bu savdan yola çıka...
BÜYÜK VE ORTA BOY İŞLETMELER İÇİN FİNANSAL RAPORLAMA STANDARDININ MUHASEBE MESLEK MENSUPLARI ÜZERİNDE ALGI DÜZEYİNİN ARAŞTIRILMASI
Bu çalışmanın amacı Büyük ve Orta Boy İşletmeler için Finansal Raporlama Standardının (BOBİ FRS) muhasebe meslek mensupları üzerindeki algı düzeyinin tespit edilmesidir. Bu amaç doğrultusunda çalışmada, Batı Akdeniz Bölg...
BATIK MALİYET, POTANSİYEL REKABET VE YARIŞILABİLİRLİK: DENİZYOLU TAŞIMACILIĞI PİYASASI ÖRNEĞİ
Yarışılabilir Piyasalar teorisi, bir piyasada az sayıda ve büyük hacimli firmaların piyasa etkinliği açısından dezavantaj oluşturmayabileceğini ileri sürmektedir. Yoğunlaşma ve ölçek ekonomilerini tekelci gücün kaynağı o...
EFFECTS OF NOSTALGIA PRONENESS ON CONSUMER-BASED BRAND EQUITY: A CASE STUDY ON THE EASTERN EXPRESS
Nostalgia refers to individuals' feeling of longing for past periods and the emotional connection between people's past and present. Nostalgia proneness is very important in consumer preferences; it is seen that consumer...