Tıbbi Hastalıklarda Depresyon: Tanısal Sorunlar <br />
Journal Title: Psikiyatride Guncel Yaklasimlar - Current Approaches in Psychiatry - Year 2010, Vol 2, Issue 3
Abstract
Depresyonla ilgili bulgular genel hastane başvurularında yaygındır ve hastane içi konsültasyonların en sık nedenidir. Tıbbi hastalıklar ve depresyon birlikteliği düşük gelirli, eğitime ulaşımı sınırlı, sosyal güvence sorunu olan, işsiz, boşanmış zor sosyoekonomik koşullarda yaşayan insanlarda sıktır. Bu özellikler hastalıkla ilişkili grubu tanıma ve tedavide zorluklar içerir. Sağlık hizmetine ulaşımda zorluk olduğunda tıbbi hastalıkların oranları artabilir. Kişinin içerisinde bulunduğu depresif duygudurum sağlık hizmetine ulaşım istemini azaltabilir. Öte yandan bir biçimde tıbbi yardım arayan hastaların önemli bir kısmı sağlık çalışanları tarafından fark edilememektedir. Major depresyonu tıbbi hastalığı olan grupta değerlendirmek oldukça güçtür. Çünkü birincisi hasta olmak, hastanede yatmak, çalışamamak, işlev kaybı, sosyal rollerde bir değişim yapar ve bu yas sürecine benzer sorunlar ortaya koyar. Bu durumlardaki bulgular depresyondaki bulgulara çok benzer. İkincisi major depresyon tanısı koymak için kullanılan vejetatif ya da somatik bulgular fiziksel hastalığın sonucu olabilir. Bu tanısal karmaşa tıbbi hastalıklarda görülen depresyon çalışmalarına da yansımıştır. Örneğin böbrek hastalarında yapılan çalışmalarda depresyon oranları %0-100 arasında değişmektedir. Gerçektende birçok kronik tıbbi durumlardaki bulgularla depresyon bulgularının örtüşmesi araştırıcılar için en önemli sorunlardan biri olarak görülmektedir. Literatürdeki tıbbi hastalıklarda depresyon oranlarındaki farklılıkların yukarıda sayılanlardan başka nedenleri de vardır. Tanı sistemlerinin yıllar boyunca değişimi, depresyon değerlendirmesi için farklı araçlar kullanılması, daha da önemlisi standardize edilmemiş topluluklarla çalışılması farklılık yaratabilir. Depresyonun sıklık oranları demografik özelliklerden, tıbbi hastalığın tipinden, ciddiyetinden, süreğenliğinden etkilenmiş olabilir. Tanı sıklıkları arasındaki büyük farklılık tanıların ve tanı koyma araçlarının güvenirliği konusunda soru işaretleri ortaya çıkarmaktadır. Psikiyatride sınıflandırma sistemlerinin tanı aracı olarak kullanılması psikiyatrik tanıların standardize hale gelmesini sağlamıştır. Ancak tanı koyma yöntemlerinin getirdiği sorunlar tıbbi hastalıklar gibi özel gruplarda henüz çözümlenememiştir. Tartışmalar çalışmalarda tanıların hem geçerliliği hem de güvenilirliği sorununun sürdüğünü göstermektedir. Tıbbi hastalıklarda depresyon tanısı koymak için eşik altı belirtilerin klinik önemi, eştanı tartışmalarının tanısal sürece etkisi, genel tıbbi duruma bağlı depresyon kararı ve klinik olarak anlamlı derecede bozulma kararının klinisyenler arasında farklılık göstermesi gibi önemli noktaların araştırılması bu tanı grubu ile ilgili şüphelerin ortadan kalkmasına yardımcı olacaktır.
Authors and Affiliations
Mehmet Hamid Boztas, Ozden Arisoy
Psikiyatrik Hastalıklarda Radyolojik Görüntüleme: Yeni Gelişmeler
Radyolojik görüntüleme tekniklerinde son yıllarda ortaya çıkan gelişmeler ile, bir çok alanda olduğu gibi psikiyatrik bozukluklarda da altta yatan morfolojik ya da metabolik hatta moleküler patolojinin tespit edebilme im...
Secondary Traumatic Stress
Traumatic events do not only affect the person who was directly exposed to the incident, but they might also lead to some reactions on people with whom they interact. It is argued that, reactions given to a traumatic eve...
Atipik Antipsikotik İlaçların Hematolojik Yan Etkileri
Atipik antipsikotikler ekstrapiramidal sistem yan etkilerine, nöroleptik malign sendroma ve hiperprolaktinemiye tipik antipsikotiklere göre daha az sıklıkla yol açmaktadır. Bununla birlikte atipik antipsikotiklerle lökop...
The Role of Microbiota in the Etiology of Schizophrenia
In recent years, the role of microbiota in the etiology of schizophrenia has been a focus of investigation. It is now increasingly recognized that bidirectional communication exists between brain and gut microbiota. Evid...
Esansiyel Hipertansiyonda Psikolojik Etmenler
Esansiyel hipertansiyon üzerinde en çok durulan psikosomatik hastalıklardan biridir. Yaş, cinsiyet, yüksek miktarda tuz ve alkol tüketimi, obezite, yüksek kalorili beslenme, düşük aktivite düzeyi, yorgunluk, kişilik özel...