Vurgun A. (2017). II. Abdülhamid dönemi ilköğretimde ahlak eğitimi. İstanbul: Yeditepe
Journal Title: Türkiye Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi - Year 2018, Vol 0, Issue 5
Abstract
Tarih öğretmenliği bölümünü bitiren ve “Türkiye’de Milli Tarih Anlayışı ve Öğretimi” adlı teziyle 2014 yılında yüksek lisansını tamamlayan Ahmet Vurgun, Türk eğitim tarihi, tarih eğitimi ve yerel tarih alanlarında çalışmalar yapmaktadır. “II. Abdülhamid Dönemi İlköğretimde Ahlak Eğitimi” isimli kitabıyla II. Abdülhamid dönemi ilköğretimde ahlak eğitimine odaklanan Vurgun, bu dönemdeki eğitim politikalarının ve eğitim alanında yaşanan gelişmelerin bilinmesinin modern Türkiye’yi anlamada önemli olduğuna vurgu yapmakta, günümüzde değerler eğitimi adıyla işlenen derslerin bundan yaklaşık yüz yıl önce ahlak dersi olarak müfredatta yer aldığına dikkat çekerek bu eseriyle ahlak eğitiminde dün ile bugün arasına bir köprü kurmaktadır. Osmanlı Devleti 19. yüzyılda, siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel alanda pek çok değişim ve dönüşüm yaşamıştır. Bu değişim ve dönüşüm alanlarından biri de eğitimdir. Devletin kendi ihtiyaç ve beklentileri doğrultusunda bireyler yetiştirmek için eğitim-öğretimde yeni düzenlemeler yapmaya başladığı II. Mahmut döneminden itibaren, ilköğretimden yükseköğretime eğitimde nitelik ve nicelik açısından pek çok adım atılmıştır. Devletin varlık yokluk mücadelesi verdiği II. Abdülhamid döneminde (1876-1908) ise genel eğitimin imparatorluğun her yerine yaygınlaştırılmasına önem verilmiş, dindar bir nesil yetiştirmek ve böylece ülkenin birlik ve beraberliğini sağlayarak yıkılmasına mani olmak düşüncesi, eğitimdeki gelişmelere yön vermiştir. Bu bağlamda iptidaiden başlanarak rüşdiye, idadi ve mülkiyelerin müfredatlarına ahlak dersleri konulmuş, bu derslerle ilgili kitaplar hazırlanmış, ahlak eğitiminin üzerinde hassasiyetle durulmuştur. Kitap, böyle bir tarihi sürecin en sancılı dönemlerinden birine yönelerek ahlak eğitimi bağlamında dönemin siyasi ve sosyo-kültürel pek çok özelliğine ışık tutmaktadır. Üç bölümden oluşan kitabın birinci bölümünde ahlak kavramıyla ilgili tanımlara yer verilerek ahlak ve eğitim arasındaki ilişkiye değinilmektedir. Yazara göre olumlu ve olumsuz davranışlar üzerine inşa edilen ahlak eğitimi; ahlaki kaidelerin (normlar sistemi), olumlu eğilim ve duyguları desteklemek, olumsuz eğilim ve duyguları engelleyip zayıflatmak için eğitim yoluyla öğrencilere verilmesi olarak açıklanmakta, Osmanlı’dan günümüze ahlak eğitiminde bu inşa sürecinin devam ettiği ifade edilmektedir. Birinci bölümde ele alınan diğer bir konu, “Türkiye’de modern eğitimin gelişimi ve Tanzimat döneminde ahlak eğitimi” başlığı altında ele alınmıştır. Burada Osmanlı’nın modernleşme çabalarının bir ayağını oluşturan sivil eğitim hakkında yapılan çalışmalara değinilmekte, ıslah hareketlerinde sivil eğitimin sosyal bir disiplin vasıtası olarak kullanıldığı ifade edilmektedir. Modernleşme dönemine kadar eğitimin temel karakteristiğini oluşturan dini özellik ve ahlaki değerlerin bu dönemde de varlığını devam ettirdiği fakat eğitimin tamamlayıcı bir unsuru olarak bunların önemli görüldüğü belirtilmekte ve müfredatlara konan dini ve ahlaki içerikli derslerden ve yazılan ders kitaplarından örnekler verilerek konuya ilişkin değerlendirmeler yapılmaktadır. Bu anlamda odaklanılan konu itibariyle Sadık Rıfat Paşa tarafından yazılan ve 1847’lerden 1870’lere kadar Anadolu ve Rumeli’deki bütün sıbyan/ibtidaî mekteplerine dağıtılarak elif-ba’dan sonra ikinci kitap olarak okutulan “Ahlak Risalesi”, Tanzimat döneminin eğitim politikalarını göstermesi bakımından önemli görülmektedir. Eserde çocuklara kazandırılmak istenen ahlaki davranışlarla ilgili kullanılan “din ve akılca uygundur” ifadesi, Tanzimatçıların genelde eğitim, özelde ahlak eğitiminde din-akıl eksenli bir yaklaşım ortaya koymaya çalıştıkları şeklinde yorumlanmakta, buradan gelenek ve modern değerlerin birlikte inşa edilmeye çalışıldığı çıkarımında bulunulmaktadır ki kanaatimizce de ıslah hareketlerinde bu durumun açıkça gözlemlendiğini söylemek mümkündür. Yine Tanzimat döneminde eğitimde önemli değişimlere kapı aralayan Maarif-i Umumiye Nizamnamesi (1869) ile ortaya çıkan gelişmeler ele alınmakta, nizamnamede ahlak derslerine yer verildiği belirtilerek ahlak eğitiminin önemini devam ettirdiği ortaya konmaktadır. Bu dönemde Selim Sabit Efendi tarafından 1870 yılında yazılan “Rehnüma-yı Muallimin” adlı eser, eğitim alanında yaşanan en önemli gelişmelerden biri kabul edilmektedir. Çağdaş bir pedagog olarak görülen Selim Sabit Efendi’nin bu kitabıyla ilgili değerlendirmelerde bulunulmuştur. Ayrıca kitapta ilköğretimde birinci yılda alfabeden sonra Kur’an’ın ezberlenmesi ve ahlaki metinlerin okutulması yönünde tavsiyelerde bulunulması önemli görülmüştür. Kitabın ikinci bölümünde II. Abdülhamid döneminde eğitim ve ahlak eğitimi başlığı altında Türkiye’nin modernleşme tarihinde eğitimin/maarifin önemli bir mesele/dava olarak ortaya çıktığı belirtilerek özellikle III. Selim, II. Mahmut dönemlerinden itibaren başlayan sürecin II. Abdülhamid döneminde bizzat sultan tarafından devam ettirildiği çeşitli örneklerle ortaya konmaktadır. Buna göre II. Abdülhamid, devletin içinde bulunduğu şartları dikkate alarak devletin tabii dayanağı olan Müslüman tebaaya öncelik verdiği, düvel-i muazzama olarak nitelenen devletlerin saldırılara ve ayrılıkçı fikir akımlarına karşı ülke bütünlüğünü sağlayacak politikalar geliştirmeye çalıştığı, bu amacı gerçekleştirmek için eğitimin stratejik bir önem taşıdığı belirtilmektedir. Eğitim vasıtasıyla bir sonraki nesli kurtaracak olan ve devleti ayakta tutacak olan bir reformcu kadro yetiştirilmek istendiği vurgulanmaktadır. Dolayısıyla II. Abdülhamid’in eğitim anlayışını dönemin şartlarını da göz önünde bulundurarak bu çerçevede değerlendirmenin daha doğru bir yaklaşım olacağı ifade edilmektedir. Bu noktadan hareketle II. Abdülhamid döneminde eğitimin bütün ilerlemelerin hazırlayıcısı olmasına yönelik önemli adımlar atıldığına, Müslüman tebaanın okullaşma oranını yükseltmek için özellikle ilköğretim kurumlarından başlanarak orta ve yüksek dereceli pek çok okulun kurulduğuna ve eğitimin “Memalik-i Osmaniye” sathına yayılmaya çalışıldığına vurgu yapılmıştır. Nitekim Sultan’ın “maarifperver” olarak nitelendirilmesinin sebebinin de bu olduğu belirtilmiştir. II. Abdülhamid dönemi eğitim politikalarının devrin şartlarını dikkate alarak değerlendirmek gerektiğine dikkat çeken Vurgun, bu dönemde ülkede faaliyet gösteren yabancı okulların ve misyonerlik faaliyetlerinin saray tarafından ülke için büyük bir tehlike olarak görüldüğünü belirtmekte; sarayın, Müslüman okulları iyileştirerek, okulsuz ve camisiz köy bırakmayarak ve çağın gerektirdiği okullarda usul-i cedid ile eğitim yaparak bu tehlikeye karşı önlem almaya çalıştığını, mücadelede en doğru yolun bu olduğuna inandığını belirtmektedir. Bu durumun müfredatlara konulan derslere ve ders kitaplarının içeriklerine de yansıdığını belirten Vurgun, çeşitli örneklerle bu uygulamalar hakkında bilgi vermiştir. Bu bağlamda gerek geleceğin vatandaşlarının kültürel ve ahlaki açıdan bilinçlendirilmesi gerekse toplumsal problemlerin altından ahlak eğitimi ile kalkılacağına inanılmasının, küçük yaştan itibaren hem örgün hem de yaygın eğitimde ahlak eğitimine önem verilmesinde etken olduğu belirtilmiştir. Bu konudaki düşüncelerin sadece okullarla sınırlı olmadığı roman, tiyatro, karikatür vb. kültür-sanat ve edebi alanlarda da ahlaka aykırı durumların tespit edilerek gerekli işlemlerin yapılmasının II. Abdülhamid’in ahlak konusundaki hassasiyetini göstermesi bakımından önemli olduğu ifade edilmiş, buradan hareketle merkezileşme ve modernleşme ekseninde kimlik kazanımı ve korunumu sürecinin dönemin önemli bir özelliği olduğuna vurgu yapılmıştır. Bu bölümde değinilen bir başka husus ise II. Abdülhamid döneminde okullarda ahlaka ve ahlak eğitimine verilen önemdir. Vurgun; ahlakın okullarda kırmızıçizgi olarak görüldüğünü belirtmekte, öğrencilerin ahlaki vasıflara sahip olarak yetişmelerine özellikle dikkat edildiğini vurgulamakta, o dönemde ahlak ve disiplinin iç içe olduğunu çeşitli örneklerle ortaya koymaktadır. Bu örneklerle günümüzün yaklaşım ve uygulamaları arasında önemli farklılıklar olduğu dikkat çekmektedir. İkinci bölümde son olarak dönemin ilköğretim müfredatlarına yer verilmiş, 1880, 1891 ve 1900’lü yıllarda uygulanan programlardaki ahlak dersleri incelenmiştir. II. Abdülhamid dönemi ahlak eğitimi anlayışının devletin kontrolünde basılan ders kitaplarından daha net bir şekilde anlaşılabileceğini belirten Vurgun, eserinin üçüncü bölümünde Maarif Nezaretince hazırlatılan ve Matbaa-i Amire tarafından basılarak İstanbul ve taşra kasaba ibtidâi mekteplerinin üçüncü, köy ibtidâi mekteplerinin dördüncü yıllarında okutulan “Rehnümâ-yı Ahlak” adlı ders kitabı hakkında değerlendirmelerde bulunmuştur. Rehnümâ-yı Ahlak hakkında genel bir bilgi verdikten sonra kitabın içeriğine değinen Vurgun, konu başlıkları üzerine bazı değerlendirmeler yapmıştır. Buna göre kitapta pedagojik yönlerin bulunduğu belirtilmiş, “din ve akıl” kavramlarının bir arada kullanılmasının, II. Abdülhamid dönemi eğitim anlayışının özelliklerinden biri olarak gelenek ve modernitenin birlikte yürütülmeye çalışıldığının bir göstergesi olarak görüldüğü ifade etmiştir. “II. Abdülhamid Dönemi İlköğretimde Ahlak Eğitimi”, II. Abdülhamid dönemi politikalarını, eğitim zaviyesinden anlaşılması açısından önemli pencere açmaktadır. Günümüzde müfredatlara konulan ve gittikçe önem kazanan değerler eğitiminin tarihsel süreçteki izlerinin bulunup ortaya konması önemlidir. Kitabın hacim olarak küçük fakat içerik açsısından doyurucu bir özelliğe sahip olduğu söylenebilir. Dönemin şartları çerçevesinde genelde eğitim, özelde ahlak eğitimi konusundaki yaklaşım ve uygulamalar hakkında fikir edinmek için devlet kontrolünde hazırlatılan ve okullarda ders kitabı olarak okutulan Rehnümâ-yı Ahlak adlı eserin değerlendirilmesi ve ders kitabının aslı ve transkripsiyonunun kitapta birlikte verilerek okuyucuyla doğrudan buluşturulması çalışmaya önemli bir katkı sağladığı düşünülmektedir.
Authors and Affiliations
Samet YAĞCI
Şiir ve Direniş Yolunda Bir Ömür: Mahmud Derviş
Bu makalede, modern Arap şiirinin önemli şairlerinden Mahmud Derviş’in hayatı ele alınmıştır. Derviş, modern Arap şiirinde sembolizmin temsilcisi sayılan şairlerden birisidir. Onu önemli kılan husus ise Arap edebiyatına...
DİNDARLIK DÜZEYİ-DİN EĞİTİMİ İLİŞKİSİ: İSMEK ÖRNEĞİ
Bu çalışmanın temel konusu, bireylerin ülkemizdeki yaygın ve örgün din eğitimiyle ilgili değerlendirmelerinin dindarlık düzeyleriyle ilişkisini analiz etmektir. Bu amaçla, İSMEK’e devam eden kursiyerlerin, İSMEK’teki eği...
Kur’an’a Bakış
Bir nevi cep kitabı türünde olan bu kitabın iç kapağında yazarın “Sizi rahatsız etmeye geldim…!” sözüyle dikkatleri üzerine çektiğini yine kitabın arka dış kısmında “Hangi Kur’an?” sorusuna vurgu yaparak merak uyandırmay...
CEVAHİRU’L-KUR’ÂN EKSENİNDE GAZZÂLÎ’NİN KUR’ÂN’I İŞARÎ OKUMA YÖNTEMİNE BİR BAKIŞ
Gazzâlî, kendisinden sonraki dönemlerde ilim çevrelerine çok büyük tesirleri olmuş ve kendisinden daima söz ettirmiş önemli bir mütefekkirdir. O, Kur'ân'ı anlamayı önemli bir mesele olarak görmüş ve bu konuya etraflıca e...
İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi Öğretmenlerinin Değer Öğretiminde Kullandıkları Araç ve Gereçler-Nitel Bir Araştırma
Bu çalışmanın amacı, araştırmamıza katılan İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi öğretmenlerinin değer öğretiminde hangi araç-gereçleri, nasıl kullandıklarını ortaya koymaktır. Bu çalışmada nitel araştırma modeli...