Le mois le plus long: Ramadan à Istanbul
Journal Title: Türkiye Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi - Year 2017, Vol 0, Issue 4
Abstract
Fransız tarihçi François Georgeon’un son eseri Le mois le plus long: Ramadan à Istanbul (En Uzun Ay: İstanbul’da Ramazan), III. Selim’in tahta çıkışından, II. Dünya Savaşı’nın başlamasına kadar olan bir buçuk asırlık “modernleşme reformları” döneminde İstanbul şehrinde Ramazan ayının sosyal ve kültürel tarihini siyasi bağlamıyla ele alan tetkik bir eserdir. Çalışma Fransa Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi Yayınları (Cnrs Éditions) tarafından 2017 yılında yayımlanmış olup Ramazan ayının tüm İslam dünyası için öneminin ve bu ayın tecrübe edilişinde İstanbul’un müstesna konumunun açıklanmasıyla başlamaktadır. Giriş ve sonuç kısımları dışında sekiz ana bölümden oluşan kitabın sonunda bir diğer Fransız araştırmacı Jean-François Pérouse’un kaleminden çıkan, günümüz İstanbul’unda Ramazan ayına dair bir ek bölüm yer almaktadır. Yirmi dokuz gün veya otuz gün olan bir ayın “en uzun ay” olarak nitelenmesi ve bu nitelemenin eserin ismi olması, yazar tarafından Ramazanın iki haftayı bulabilen ön hazırlığı ve bayram ile birlikte bir bütünlük arz etmesiyle açıklanmaktadır. Ayrıca ele alınan dönemde yüz elli miladi yılda takvimler arası farktan ötürü yüz elli dört Ramazanın oluşu; ortalama yirmi dokuz buçuk günden on iki buçuk yıl gibi uzun bir sürenin söz konuşu oluşuna dikkat çekilmektedir. Ramazan ayının uzunluğuna, on iki yaşından itibaren düzenli olarak oruç tutan altmış yaşında bir İstanbullunun hayatının yaklaşık dört yılının bu ibadetle geçişi de bir diğer örnek olarak verilmektedir. Çalışmada Miladi ve Hicri takvimler arasındaki farktan ötürü İstanbul’da gece-gündüz süreleri ve mevsim gibi değişken unsurların hem bu aya has ibadetlere hem de ibadet dışı -kimi zaman tamamen lâdinî eğlenceler gibi- sosyal-kültürel pratiklere dair neticeleri oldukça detaylı bir şekilde ele alınmaktadır. Ramazan ayında İstanbul’da hediyeleşme, yeme-içme, sahne ve gösteri sanatları, ziyaretler, okullar başta olmak üzere kamu kurumlarının çalışma saat ve düzenleri, Direklerarası gibi belli mekanların bu aya has olarak ön plana çıkışı, kamuya açık ve kişisel mekanda “oruç yeme”nin şekilleri ve sonuçları, kadının kamusal mekanlarda varlığı-görünümü, başta oruç olmak üzere bu aya özel ibadetler veya bu aya özel olmayan ibadetlerin farklılaşması-yoğunlaşması, devlet reisinin ve ricalinin dâhil olduğu seremonileri, hayır işleri, ulemanın ve tarikat ehli kimselerin pratikleri, çocuklar için Ramazan, 19. yüzyılın ikinci yarısında Ramazana özel yazılı ürünlerin ortaya çıkışı gibi hususlar çalışma boyunca detaylı bir şekilde etüt edilmektedir. Eserde, Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasının ardından düzensizlik ve asayişsizliğin geride kalmasıyla Ramazanın kamusal mekanlarda hem kadınlar hem erkekler tarafından rahatça yaşanabildiği vurgulanmaktadır. 1853-1856 yılları arasındaki Kırım Savaşı esnasında İstanbul’da bulunan yabancı müttefik ordularının sosyal ve kültürel hayata katkılarının Ramazanı zenginleştirmesi gibi önemli tespitler yer almaktadır. Ayrıca Kırım Savaşı (1853-1856) ile Trablusgarp Savaşı (1911-1912)-Balkan Savaşları (1912-1913)-I. Dünya Savaşı (1914-1918) arasındaki dönemin (1853-1918) Ramazan açısından daha önce görülmemiş ve bir daha görülmeyecek müstesna bir dönem olduğu, bu dönem için “Ramazan medeniyeti” ifadesinin dahi uygun görüldüğü değerlendirmesine yer verilmektedir. Yazar, iç ve dış ortamların akşamları ve geceleri, senenin hiçbir zamanında olmadığı kadar aydınlatılışı gibi Ramazan ayına özel mekânsal değişimin üzerinde özellikle durmaktadır: “Paris ve Londra kadar ışıklı” benzetmesine yer verilmektedir. Bu aydınlatma uygulamalarından olan mahyanın İslam dünyasında yalnızca İstanbul, Bursa ve Edirne şehirlerine has oluşu, II. Mahmut devrinde camilerle sınırlı kalmayarak İstanbul Boğazı ve Haliç’teki donanma gemilerinin direkleri arasında, kamu idaresi binaları yüzlerinde yer buluşu, mahya metinlerinin içeriğinde (örneğin “Yerli Malı Al”) Cumhuriyet dönemiyle birlikte gelen sekülerleşme gibi dikkat çekici noktaların altı çizilmektedir. Cumhuriyet döneminde özellikle 1930’lara gelindiğinde Direklerarası başta olmak üzere Ramazanın yoğun olarak yaşandığı Suriçi’nin merkez mekanlarının terk edilişi; ayrıca ayın idrak edilmesinde esasen II. Meşrutiyet döneminde başlamış olan kamusal alandan özel alana geçişe temas edilmektedir. Başkentin Ankara’ya taşınması ile Topkapı Sarayı’nda bulunan kutsal emanetlerin ziyareti gibi imparatorluk seremonilerinin geride kalışı; ayın başlangıcının tespitinin Ay’ın gözlenmesi yerine sabit olarak belirlenmesi; Tanzimat’tan itibaren istenen ama başarılamayan mesai saatlerine dair net düzenlemeler getirilip uygulanmasının tam anlamıyla Cumhuriyet döneminde gerçekleştirildiği değerlendirmeleri de anmaya değerdir. Yıllarca devam edip gelen “eski Ramazanlar” söylemini esas alan nostaljinin ilk kez 1918-1923 arasında ortaya çıktığına yer veren François Georgeon’un çalışması, o “eski Ramazanlar”ın detaylı bir tasviri ve tahlili olup Türkçeye kazandırılmayı beklemektedir.
Authors and Affiliations
Yasin ÖZDEMİR
Ehrman, B. (2007). İncil nasıl değiştirildi?: İncil’i kimin ve neden değiştirildiğinin ardında yatan hikaye (Ö. Toprak, Çev.). İstanbul: Truva, 271s.
Eser, yazarın kişisel arayış ve sorularına yanıt ararken yaşadığı tecrübelerden yola çıkarak ortaya koyduğu çalışmanın bir sonucudur. Hıristiyan bir aile ve gelenekten gelen Ehrman’ı, lise döneminden itibaren aldığı dini...
DİNDARLIK DÜZEYİ-DİN EĞİTİMİ İLİŞKİSİ: İSMEK ÖRNEĞİ
Bu çalışmanın temel konusu, bireylerin ülkemizdeki yaygın ve örgün din eğitimiyle ilgili değerlendirmelerinin dindarlık düzeyleriyle ilişkisini analiz etmektir. Bu amaçla, İSMEK’e devam eden kursiyerlerin, İSMEK’teki eği...
Tartı, N. (2016). Tarihsellik düşüncesi ve hadislerin anlaşılması. Ankara: OTTO, 231s.
Eser, yazarın 2001 yılında Prof. Dr. M. Hayri Kırbaşoğlu danışmanlığında Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde hazırladığı Hadislerin Tarihsel Boyutu isimli doktora tezinin gözden geçirilmiş halidir. Özsözde...
DEVLET İDARESİNE DAİR KONULARA FIKIH ESERLERİNDE AZ YER VERİLMESİNİ İBN HALDUN’UN REALİST SİYASET TEORİSİ EKSENİNDE DEĞERLENDİRME
İbn Haldun, devleti yöneten iktidarın güce dayandığını ve toplumu kendisine itaate zorlama kudretine sahip olduğunu savunmaktadır. Hukuk da, yaptırım gücünü iktidarın bu niteliğinden almaktadır. İlgili husus, fıkıh eserl...
Dürcü’d-Dürer’in Abdülkâhir El-Cürcânî’ye Nisbeti ve Delâilü’l-İʻcâz ile Mukayesesi
Abd al-Qahir al-Jurjani (d.471/1078) was born in Gorgan. He is nephew and student of Abu Ali al-Farisi. He is Arabic linguist and literature theorist. He is known as “Imamu’n-Nuhat/Master of Linguists”. He wrote two famo...